Özellikle son sınıfın başlarından itibaren bir taktım bu
mülakat olayına sormayın gitsin. Öyle bir abarttım ki mülakat deneyimlerine
dair internette ne varsa sildim süpürdüm. İngilizce Türkçe mülakat sorularına
çalıştım. Boy boy kitaplar okudum. En sonunda “yeter be! Bu kadar bilgiden
sonra ben olsam beni işe alırım abi!” dedim ve konuyu kapadım.
İlk Telefon!
Daha geçici diplomam bile elime gelmemişken üyesi olduğum
bir iş bulma ağı üzerinden başvuru dahi yapmadığım bir pozisyon için telefon
geldi. Bende bir panik bir heyecan aman Allahım görseniz ezersiniz. Ama ne
yaparsın, ilk heyecan.
Ben tüm iş bulma platformlarına ikinci telefon numarası
olarak teyzemin telefon numarasını yazıyorum ne olur ne olmaz diye. Ama işe
bakın ki arayan İK uzmanı teyzem üzerinden ulaşmış oldu bana. Tam da kapıdayız
çıkmak üzereyiz telefon çaldı “ay kim şimdi bu münasebetsiz” falan diye geyik
yaparken açtı telefonu teyzem. Belli ki anlayama çalışıyor kimin aradığını. Şak
dedi tutuşturdu elime telefonu “ben sizi kendisine vereyim” diye.
Devamı:
Ben: “Efendim?”
İK Uzmanı: “Simge Sarkaya ile mi görüşüyorum?”
Ben: “Evet, buyrun benim. Ben kiminle görüşüyorum?”
İK Uzmanı: “Ben sizi ingilibingili* firması adına arıyorum.
İş arayışınız devam ediyor mu?”
Ben: Neresi adına aradınız anlayamadım? (Öyle garip bir isim
ki belli ki up uzun bir ismin kısaltılmışı. İş arayışını falan geçtim kafamda
şirketin kim olduğunu anlamaya çalışıyorum.)
İK Uzmanı: İNGİLİ BİNGİLİ firması adına arıyorum. İş
arayışınız devam ediyor mu Simge Hanım?
Ben: Kusura bakmayın sesiniz gitti (yalana bak) o sebeple
anlayamadım hangi şirket adına aradığınızı. Evet, iş arayışım devam ediyor.
İK Uzmanı: Tamam Simge Hanım hiç önemli değil, Cuma günü
saat 1’de Kalite Süreç Asistanlığı için sizinle ön görüşme yapmak istiyoruz,
ilgilenir misiniz?
Ben: Fıtıfıtı Hanım, öncelikle çok teşekkür ederim alakanıza
fakat bu günlerde ciddi bir hastane sürecimiz var. Yoğun bakımda hastam var
dolayısıyla kesin gelirim diyemem ama yine de şu anki durum itibari ile onay
veriyorum. Bir aksilik olursa önceden haber veririm mutlaka.
İK Uzmanı: Çok geçmiş olsun Simge Hanım, acil şifalar
diliyorum. Umarım en kısa zamanda güzel haberler alırsınız. Ben de yaşadım o
süreçleri ne demek olduğunu iyi bilirim.
Ben: Çok teşekkür ederim Fıtıfıtı Hanım, sağ olun
anlayışınız ve iyi dilekleriniz için. Görüşme detayları hakkında bilmem gereken
bir şey var mı?
İK Uzmanı: Görüşmelerimiz birkaç aşamalı seyredecek Simge
Hanım. İlk görüşmeniz benimle gerçekleşecek. Olumlu geçerse Kalite Müdürümüz
ile görüşeceksiniz. O da olumlu geçerse İK Müdürümüz ile görüşeceksiniz ve
süreç başlayacak.
Ben: Anladım Fıtıfıtı Hanım, teşekkür ederim
bilgilendirdiğiniz için. Görüşmek üzere, iyi çalışmalar diliyorum.
İK Uzmanı: Rica ederim Simge Hanım. Görüşmek üzere, iyi
günler.
Ayaküstü ilk görüşme telefonumu almıştım ve inanılmaz
heyecansız, kendim gibi doğal konuşmuştum. Çok da güzel geçmişti. Tabi
karşımdaki kadının da sempatikliğini görmezden gelmek ayıp olurdu. Son derece
heyecanlı bir o kadar da bozuktum. Asistanlık neydi ya! Mühendisim abi ben!
Neyse hemen Özge’ yi aradım o da şansa İstanbul’ da değil. Neyse
durumu anlattım bağıra çağıra heyecanlı bir konuşma geçti aramızda. İkimizde
asistanlık olayına takılmıştık ama Özge gazımı almayı başardı her zamanki gibi.
“Kanka” dedi, “sonuçta bu ilk görüşmen olacak ve hiç yoktan mülakat deneyimi
edinmiş olacaksın. Ben git bir konuş derim.” “Aynen” dedim. “Gideyim bir
konuşayım bakayım, beğenmezsem dürüstçe söylerim.” Böylelikle karar verildi telefonlar kapandı.
Mülakat Günü!
İşte gelmişti o gün! Eyvah. Akşamdan hazırladığım
kıyafetleri giydim, saçımı başımı yaptım bir nefes aldım. Bildiğim duaları
okudum arkadaşımla birlikte çıktım evden. Selam olsun Seda’ya. Gittik mekana.
Arkadaş iş olursa ben üretim fabrikası sayılabilecek olan yerde çalışacağım ama
o anki mekan bildiğin plaza. Hadi hayırlısı dedikten sonra beklemeye başladık.
Ben temkinliyimdir en az yarım saat önce mekanda olmak
isterim. Ortama uyum sağlamam gerekir. Pat diye adapte olmam gerekirse tadım
kaçar falan kendimle uğraşamam o kadar işin arasında.
Vakit geldi. “Gazam mübarek olsun.” Dedim ve girdim içeri.
Güvenlik karşıladı beni ve Danışmaya yönlendirdi. Kimliğimi verip ziyaretçi
kartımı aldım ve asansörlere doğru yola koyuldum. 12. kata kadar inip binene
selam vermekten dilim düştü. Neyse ki gelmiştim. Derin bir nefes alıp indim
asansörden. Kapı kapalı, bildiğin kapalı yani. Hani kolu çevir açılsın değil ev
kapısı gibi sağlam. Zil gibi bir şey de yok, e kapı da tıklatılmaz ki.
“Ne yapacağım Allah’ ım başıma gelene bakın!” diye
hayıflanırken otomatiğe bastı biri. Sanırım rezil olmuştum. Kapının önünde
kameradan gördüler beni ne yapıyor bu mal deyip öyle açtılar. Neyse öyle böyle
girdim içeri. Fakat bir güzel, bir havalı ortam sormayın gitsin. Asistan kadın
karşıladı beni. Kendimi tanıtıp kartımı verdim. Kibarca bir şey içmek isteyip
istemediğimi sordu ve beklemeye aldı beni. Teşekkür ettikten sonra beklemeye
başladım. Bir yandan da içeri giren çıkana bakıyorum. Nasıl tipler, ne
giymişler falan diye. İş yeri ne kadar havalıysa çalışanlar da o kadar salaştı.
Rahat olmak önemli tabi, takdir ettim karışmamalarını.
Sonra bir el uzandı burnuma. “Simge Hanım değil mi? Hoş
geldiniz!”
O kadar sempatik o kadar tatlı bir girişti ki bu, ciddi
anlamda gerilimim azaldı. “Eveti benim. Siz de Fıtıfıtı Hanım olmalısınız.”
Güler yüzlü bir yaklaşımla odasına davet etti beni. İçeri girer girmez
yönelttiği ilk soru o kadar önemli bir anahtardı ki: “Umarım hastanızın durumu
iyidir Simge Hanım. Bir gelişme var mı?” Çok etkilendim. “Ne kadar
düşüncelisiniz” diye başlayıp durum hakkında bilgilendirdim kendisini.
Sempatik tavrından ödün vermeden konuyu işe yoğunlaştırdı.
Kendimden bahsetmemi istedi. Mümkün olduğunca açıklayıcı bir dille fazla
ayrıntıya girmeden bahsettim. Klasik tanıma sorularının yanı sıra bitirme tezim
hakkında sorular sordu ve kendimi kalite alanında nerede gördüğümü ve görmek
isteyeceğimi sordu.
Deneyimlerimden ve tez çalışmamı nasıl yürüttüğümden
bahsettim. Hemen akabinde şirketi tanıttı bana ve pozisyon hakkında bilgi
vermeye başladı.
Asistanlık diye ezdiğim o pozisyon, yeni mezun için öyle
büyük bir fırsattı ki kendimi tokatlayasım geldi. Hiç düşündüğüm gibi değildi,
son derece öğretici ve önü açık bir pozisyondu. İyiden iyiye heyecanlandırmıştı
iş beni. Tam kafamda bunlar dönerken pat diye net ücret beklentim soruldu.
Hayda! Ne diyeyim şimdi ben? Pozisyon mühendislik olsa tamam da asistanlık için
ne denirdi ki?
Dürüstçe ilk mülakat deneyimim olduğunu ve bu pozisyon için ne
söylemem gerektiğini bilmediğimi ifade ettim. Hatta komik bir aralık söyleyip
kendimi rezil etmek istemediğimi vurguladım.
Gülüştükten sonra “inanmıyorum,
gerçekten ilk iş deneyiminiz mi? Oldukça profesyonelsiniz tebrik ederim
şaşırttınız beni!” diyerek yine motive etmeyi başardı beni. Tatlı insanın hali
başka be kardeşim.
“Şimdi” dedi, “Simge Hanım eğer bu görüşme olumlu geçerse ki
geçti, ben Kalite Müdürümüze sizin profilinizi ve konuşmamız esnasında aldığım
notları göndereceğim. Kendisi için de uygun bir adaysanız ki öyle olduğunuzu
düşünüyorum, ikinci görüşme için sizi arayacağım. Nasıl bir surat ifadesi
yapıştıysa bana “Sakın telaş etmeyin görüşeceğiniz kişiler de son derece güler
yüzlü tatlı insanlardır.” Dedi. Gerçekten halden anlıyordu bu kadın. Gülümsedim
çok teşekkür ettim ve çıktım oradan.
Artık istiyordum bu işi ama hep olumsuzu düşünüyordum tabi.
Birkaç gün sonra telefon geldi kendisinden. Açtım ve ikinci görüşmeye davet
edildim.
İkinci Görüşme!
Bildiğim bir yere gitmenin verdiği rahatlıkla Özge ile
birlikte alışverişe gider gibi çıktık evden.
Nasılsa mekanı biliyordum artık ve
son derece güler yüzlü bir insanla muhatap olmuştum hatta kendisi diğer
görüşmecilerimin de son derece şeker insanlar olduğunu vurgulamıştı. Sorun
yoktu.
Vakit geldi ve asansörden indiğim an Fıtıfıtı Hanım ile
karşılaştım, şans işte. Hemen kapıyı açtı ve içeri davet edip danışmaya haber
verdi geldiğimi. Derhal odasına aldı ve hoş sohbet ettikten sonra
Kalite
Müdürünün birazdan yanıma geleceğini söyledi. “Kalite hakkında ne biliyorsanız
söyleyin, rahat olun” diye de tüyolar verdi bana.
Bir müddet bekledikten sonra kapı açıldı ve Kalite Müdürü girdi
içeri. Kendisi son derece güler yüzlü ve sempatikti. İçimden, “ne kadar güzel
insan varsa buraya toplamışlar ne ballı yer ya hayret edilecek şey” dedim.
Beklettiği için özür diledi ve hemen kendimi anlatmamı rica etti. Diğer
ayrıntılarla birlikte blog yazarı oluşumla da çok ilgilendi. Senelerdir bülten
çıkarmak istiyormuş ve bir türlü bunu yapabilecek potansiyelde bir çalışan
olmamış yanında yöresinde. Bayağı heyecanlı planlar programlar yaptık. İşi
anlattı bana ve “Sizinle çok güzel işler yapacağımıza inanıyorum Simge Hanım ne
dersiniz?” dedi. Kendisine katıldığımı söyledim ve eğer iş olursa çalışacağım
kişi o olduğu için de şükrettim.
Sohbet havasında geçen çok güzel bir konuşmanın ardından “eğer
vaktiniz varsa, bir sonraki görüşmeyi falan hiç beklemeyin bir an önce sizi İK
Müdürü ile tanıştırmak istiyorum ne dersiniz?” dedi. Allah derim ne diyeyim. “Tabi
ki, öyle uygun görüyorsanız benim için bir mahsuru yok.” dedim. Tokalaştık ve
ayrıldık.
Aynı Gün Üçüncü
Görüşme!
Başladım beklemeye. Bu arada da hemen Özge’ ye mesaj yazıp kısaca
durumu anlattım. Telefonla haşır neşir görünmekten çekindiğim için hemen
bıraktım çantama. Bekle Allah bekle yok gelen giden. 15 dakika oldu neredeyse
ses soluk yok. Bir anda Fıtıfıtı Hanım açtı kapıyı ve “çok özür dileriz Simge
Hanım bekletiyoruz sizi ama yukarda bir problem var İK Müdürü onu çözmeye
çalışıyor bu sebeple gecikme oluyor umarım bir sorun yoktur” dedi. Sorun
olmadığını söyledikten sonra kısık bir sesle “Kalite Müdürümüz ile görüşmeniz
çok olumlu geçmiş duyduğuma göre tebrik ederim” dedi ve gülümseyip gitti. Nasıl
mutlu oldum o an anlatamam size. Demek ki olmuştu galiba bu iş.
Kalite Müdürü, benimle çok iyi işler yapacağına inandığını
söylemişti ardından İK Uzmanı FItıfıtı Hanım fısır fısır teyit etmişti.
Bir 10 dakika daha sonra topuk sesleri gelmeye başladı.
İçimden diyorum ki kim bilir İK Müdürü ne kadar tatlıdır. Açıldı kapı ve gelen
İK Müdürü idi.
“Nasılsın? Hoş geldin.”
Ben o an afalladım. Yarım saat geç geldiği halde özür
dilemedi ve bana senli benli konuşuyordu.
Babasının oğlu muydum?
“Teşekkür ederim. Siz nasılsınız?”
“Ben senin hakkında bilgi aldım diğer görüşmelerinden ama
yine de senden de dinlemek istiyorum. Önce sen anlat kendini sonra bir sorun
olursa sorabilirsin bana.”
İyice gerildim. Ne olursa olsun kimse tanımadığı birine
senli benli konuşmamalı. Bu yaşla, makamla mevki ile alakalı değil. Tamamen
karakter meselesi.
Kendimi anlattım ama bir sorum olmadığını söyledim.
“Başka şirketlerle görüşme yapıyor musun?” dedi.
“Şu an için hayır.” Dedim.
“Tamam Simge. Sormak istediğin bir şey yoksa bu kadar kafi. Bu
pozisyon için görüşmelerimiz devam ediyor. Olumlu ya da olumsuz bir gelişme
olursa sana haber verirler.” Dedi ve tokalaşmadan falan çıktı gitti.
Suratımı toplayamadım arkadaşlar. Resmen toplayamadım. O
nasıl kaba bir tavırdı, nasıl bir egoydu. O kadar sempatik insanın içinde bu
kadın neydi ya? Suratı gülmez, saygı göstermez garip bir şeydi doğrusu.
Yine de onunla işim yoktu. Kalite Müdürü ile olan görüşmem
olumlu geçmişti neticede.
Ben bu süre zarfında pozisyonla alakalı kurslara falan kayıt
olmuş ve işimi nasıl daha iyi yapabilirim diye kendimi geliştirmeye başlamıştım
bile. Çünkü açık açık bu işin olacağı sinyalleri verilmişti.
Red!
Bir hafta kadar sonra telefon beklerken, HR Department
isimli bir e-posta aldım.
“Merhaba,
Firmamıza yapmış olduğunuz görüşme tarafımızdan
değerlendirilmiş olup, bu pozisyon ile ilgili maalesef olumlu sonuçlanmamıştır…”
“Yuh artık!” Dedik. En azından ben sormadığım halde benimle
iyi işler yapacaklarını söylemeselerdi, ardından fısır fısır pozitif yönde gaz
vermeselerdi daha iyi olurdu sanki.
Uzun lafın kısası, İngilibingili şirketi resmen gösterip
elletmemişti. Böylelikle Simge’ ye kapının önü görünmüştü.
Ne diyeyim, ben olsam beni kaçırmazdım.
0 yorum:
Yorum Gönder